Köpek Gibi Büyütülmüş çocuk kitabını çocuklarla çalışan özellikle de dezavantajlı gruplarla çalışan tüm bireylerin okumasını çok isterdim. Kötü muamele görmüş veya ihmal edildiğine inandığınız çocukların problem davranışlarının nedenlerini ve bu çocuklara uyguladıkları terapilerin sonuçlarını oldukça bilimsel veriler ve farklı vakalar üzerinden kendi deneyimleri ve deneyimsizliklerini de işin içine katarak anlatıyor. Kitabın iki yazarı var biri Bruce D. Perry diğeri ise Maia Szalavitz.
Kitap bizlere bir şeyi sürekli vurgulayarak tekrar tekrar hatırlatıyor. ”Beynin gelişimi kullanıma bağlıdır, onu ya kullanırsınız ya kaybedersiniz. Eğer çocuklara başkaları ile birlikte olmak, onlarla bağ kurmak, anlaşmazlıkları çözmek ve karışık sosyal hiyerarşileri anlamak için yeterince zaman vermezsek, beyinlerinin bu bölümleri az gelişecektir. ” Kitapta beynin sağlıklı gelişiminin sağlanmasında çocuğun ilk dört yaş deneyimlerinin önemini vurgulanıyor. Sağlıklı bir ruhsal gelişimi olmadan sağlıklı mental ve fiziksel gelişimin olmayacağına, çocukların bu durumdan nasıl etkilendiğine işaret ediyor.
Kitapta bir çok farklı vaka var ve her birini okurken çok etkilendim ama beni en çok şaşırtanlardan biri de şuydu. Annesinin emzirdiği ve hatta besin takviyeleri yaptığı bir bebeğin kilo alımının ve gelişiminin durması ile başlayan, yıllarca devam eden bir süreci anlatıyor. Bir annenin veya diğer bakıcıların çocuğu emzirmesinin ve beslemesinin yeterli olmadığı, ilgi ve sevgi olmadan, şefkatli dokunuşlar ve güzel sözler olmadan geçen zamanın bir çocuğun büyümesini ne denli etkilediğini gösteriyor. Hem fiziksel gelişimi hem de beyin gelişimi yavaşlayan daha sonrasında ise ilerlemeyen bu çocuğun annesinin ona olan sevgisini ve ilgisini nasıl göstermesi gerektiğini öğrenip çocuğuna bu deneyimi ve sevgiyi yaşattığında ortaya çıkan fark bizlere dehşeti yaşatıyor. Bir ayda beş kilo alan ve sosyal etkileşimi güçlenen bir çocuk profilini okurken hayretler içinde kalıyorsunuz.
Yaşamın ilk yıllarında verilen sevginin, dokunmanın, kucaklanmanın, sevgi dolu sözcüklerin insanın gelişimine bu kadar nasıl etki edebileceğini idrak ederken yeni bir soru ile karşı karşıya kalıyor insan. Yetimhanelerde, kısıtlı bir ilgi ve sevgi ile büyüyen çocuklar için ne yapılabilir? Elbette bu çok derin bir konu ve buna hiç girmeyeceğim.
Şimdi kitaptaki Peter’ın aslında biz özel eğitimcileri de ilgilendiren ve bize yeni bir bakış açısı sağlayabileceğini düşündüğüm öyküsünü paylaşmak istiyorum. Yetimhanede park yataktan hiç çıkmadan ve bakıcıların sınırlı ilgisi ile büyüyen bir bebeğin koruyucu aile tarafından alınması ile değişen hayatına göz atalım. Yetimhaneden evlatlık alınan Peter yeni becerileri normal çocuklar gibi yirmi otuz tekrarda değil, yüzlerce tekrardan sonra öğrenebiliyordu. İngilizceyi öğrenmişti fakat telaffuzu tuhaf, dil bilgisi doğru değildi. Hareketlerini koordine edemiyor, oturmaya çalışırken bile kayıyordu. Nadiren göz kontağı kuruyordu.Yedi yaşında olmasına rağmen hala kendi kendine sallanıyor ve parmağını emiyordu. Yemek için önüne konan her şeyi ağzına götürmeden önce kokluyor, tanıştığı herkesin kokusunu almaya çalışıyordu. Bu da kendi küçük dünyasında yaşıyormuş izlenimi veriyordu. Peter’ın bazı yönlerden dil yeteneği ortalamanın üstündeydi. Bazı matematiksel yetenekleri de var gibi görünüyordu. Fakat çok sevgi dolu olmasına rağmen, yaşıtlarına ve yetişkinlere iki üç yaşındaki bebeğin davranacağı gibi davranıyordu.
Peter’in bazı açılardan bilişsel olarak yedi yaşında olduğunu fakat diğer yönlerden çok daha küçük bir çocuk gibi davrandığına karar verildi. İyi olduğu tarafların beynin yeterince uyarılmış bölümlerine bağlı olduğunu, noksanlık yaşadığı yerlerin ise tamamen ihmal edilmiş veya daha erken yaşta yaşanan ihmalkarlığı telafi etmek için yeterli derecede uyarılmamış bölümleri temsil ettiğini tespit ediyorlar. Yapılan beyin taraması da bu bilgiyi doğruluyordu ve beyninin bazı bölgelerinin gelişiminde kopukluk olduğu tespit ediliyor. Dışarıdan yedi yaşındaki bir çocuk gibi görünüyor ama davranışlar üç yaş civarında. Bazı başka beceri ve yetenekler söz konusu olduğunda ise sekiz veya dokuz yaşındaydı. Bu tutarsızlık ailenin en büyük problemi olmuştu.
Aile ile yapılan görüşmede psikiyatris onlara Peter’ın mutsuzken adeta tüm gelişimsel ilerlemesinin yok olduğunu, ilkel ve hatta neredeyse korkunç bir şekilde davrandığı tahminlerinin doğru olup olamadığını soruyor. Belki de cenin pozisyonunda yerde yatarak inliyor,sallanıyor, kendini yırtarcasına çığlıklar atıyordu. Bir kere heyecana kapıldığında geri dönüşü olmayan bir noktaya vardığını ve yavaşça kendine gelmeden önce ilkelleştiğini düşündüklerini söylüyorlar. Aile tahmin edilen bu durumun gerçek oluşunu onaylıyor ve dinlemeye devam ediyor. Duygusal durumumuzdaki değişimlerin öğrenme yeteneğimizi etkilediği belirtiliyor. Belli kavramların algılanması veya dilin kullanımı gibi becerilerimizi öfkelenip heyecanlandığımızda kullanamayabiliriz. Yeni ve korkutucu durumların Peter gibi bir çocuk için çok stresli olabileceği ve bu tür bir gerilemeyi tetikleyebileceği aileye ifade ediliyor.
Aileye detaylı bir şekilde beynin nasıl geliştiği ve Peter’ın bazı davranışlarının bu gelişimin bir ürünü olduğundan bahsediliyor. (Kitabı temin ederek özellikle bu kısımları çok dikkatli okumanızı tavsiye ederim.) Anahtar noktanın böyle bir çocuğa kronolojik yaşına göre değil gelişimsel yaşına göre anne babalık yapılması gerektiği söyleniyor. Aileye böyle bir çocuğun zor büyütüleceği ve onların tükenmişliklerini anladıklarını açıkça ifade ediyorlar. Anaokuluna ek olarak dil konuşma terapisi,pediyatrist ve Peter durumundaki pek çok çocuk için işe yaramış terapötik masaj , müzik ve hareket sınıfı rutinleri oluşturuluyor.
İşte asıl sorunlar burada başlıyor sınıf arkadaşları ve öğretmenleri onun neden böyle garip davranışlar sergilediğini anlamıyorlardı. Özellikle öğretmenli geçmişi hakkında bilgilendirildikleri halde onunla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyordu. Bir oyuncağın ne zaman alınmasının uygun olup olmadığı konusunda sosyal işaretleri algılayamadığı için sormadan arkadaşlarının elinden oyuncaklarını alıyordu. Daire oldukları zamanda bir anda yerinden kalkıp öğretmenin kucağına oturuyor, ayağa kalkmaması gerektiğini fak etmeden sınıfta gezmeye başlıyordu. Bazen de çığlık atıyor korkunç nöbetler geçiriyordu. Sonuç olarak diğer çocuklar ondan kokmaya ve onu dışlamaya başlamışlardı.
Evdeki sabırlı, şefkatli ve sevgi dolu tepkiler yerine anaokulundaki davranışları şüpheyle hatta açıkça reddedilmeyle karşılanıyordu. Gürültücü çocuklar, ses çıkaran oyuncaklarla dolu, sürekli hareket halindeki sınıf ona fazla geliyordu. Peter’ın sınıf arkadaşlarının davranışları aslında çok da anlaşılmaz değildi. Bu olanlar dünyada yaşananların küçük bir versiyonu gibidir de denilebilir. İnsanlar anlamadıklarından korkarlar. Bilinmeyen bizi korkutur. Bize tanıdık gelmeyen, tuhaf bir biçimde davranan insanlarla tanıştığımızda ilk tepkimiz onlardan biraz uzak durmak olur. Bazen farklı olanı ötekileştirerek veya daha aşağı görerek, kendimizi daha akıllı daha üstün ve daha yetenekli algılarız. Anlayamadığımız şeyden korkarız ve hatta bu korku beynimizin rasyonel kısımlarını bastırabileceği için hemen nefrete ve hatta şiddete dönüşebilir. Bu durumda aile Peter’ı okuldan almayı düşündü fakat terapistler onun akran deneyimlerine ihtiyacı olduğunu düşünüyordu ve Peter’ın birinci sınıfa başlaması gerektiğini söylediler.
Psikiyatris önce Peter’ın daha sonra ailesi ve okulun iznini alarak birinci sınıflar ile bir görüşme yaptı. Onlara beynin nasıl geliştiği hakkında biraz bilgi verdi ve görseller kullandı. Sınıfta Peter’ı asistanı yaparak yalın ve çocukların anlayacağı şekilde konuştu. Beynin yeni bir şey öğrenmesi için nasıl çok pratik yapılması gerektiğinden hatta bu nedenle öğretmenlerin tekrar tekrar yazma çalışması verdiğinden bahsetti. Çocukların beyin ne demek, beyin ne renk gibi sorularına cevaplar verdi. Çocuklara beynin gelişimi için insan etkileşiminin ne kadar önemli olduğundan bahsetti. Daha sonra Japon kültü ve diğer farklı kültürlerin çocuk büyütme kültürlerini komik bir dille anlattı ve hep beraber güldüler. Bu arada sevgi ve dokunulma olmadan büyüyen çocukların onlara yeterince dokunulmadığından ve ve yeterince konuşulmadığından bunun beyni nasıl değiştirdiğinden bahsetti.
En son olarak da Peter’ın geçmişini doğru kelimeler kullanarak anlattı. Onun bir yetimhanede büyüdüğünü ve anne babasının onu yetimhaneden eve getirdikten sonra Peter’ın harika beyninin nasıl yeni bir çok şey öğrenmeye başladığını ve ve harika beyninin hala öğrenmeye devam ettiğini açıkladı. Peter’ın okulda her gün arkadaşlarından yeni bir şeyler öğrendiğini ve Peter’e yarıdım ettikleri için teşekkür ettiğini söyledi. Kısa ve basit bir konuşma ile bilinmeyen ve korkulan Peter’ı alıp daha az korkunç bir hale getirmeye çalıştı. Zamanla çocukların doğal iyilikleri ortaya çıktı ve Peter popüler oldu. Arkadaşları onun yanına kim oturacak, kim onun en iyi arkadaşı olacak diye kavga etmeye başladılar. Onu oyunlarına aldılar korudular ve Peter’ a terapötik deneyimler yaşatarak çok yardımcı oldular.
Çocuklar tıpkı yetişkinler gibi bilinmeyene karşı korku duyarlar. Dalga geçme ve sosyal reddetmelerin çoğu tanıdık olmayana korku ile başlar. Yetişkinler zorba davranışları minimize de edebilirler veya ne yazık ki bu tür davranışları sertçe yasaklayarak veya farklı olanların günah keçisi ilan edilmesine göz yumarak bu davranışları cesaretlendire de bilirler.
Çocuklar birinin neden tuhaf davrandığını anlarsa genellikle ona daha fazla şans verirler. Artık Peter’ın bebeksi davranışlarının geçmiş deneyimlerinden kaynaklandığını bilen çocuklar bu tür davranışları farklı algılamaya başladılar. Oyuncakları elinden alındığında bunu bir meydan okuma gibi görmeden Peter’a olması gerekeni açıklayıp yardımcı olmayı denediler. Diğer çocuklar onunlayken daha affedici ve ona verdikleri sosyal işaretlerde daha açık oldukları için artık bu işaretleri daha iyi okuyabiliyor, dolayısıyla daha kolay uyum sağlayabiliyordu.
”İLİŞKİLER DEĞİŞİMİN ARACIDIRLAR VE EN ETKİLİ TERAPİ İNSAN SEVGİSİDİR.” diyen bu kitabı mutlaka okumanızı ve insan zihninin gelişimini, davranışlarımızın temelini, problem davranışlarımızın kaynağını bulmak için iyi bir rehber olabilir. Çocuklara ve etrafımızdaki insanlara daha faydalı bireyler olabilmemiz, onların hayat kalitesini yükseltebilmemiz için okunması gereken iyi bir kaynak.