Otizmli çocuklar ve duyusal işleme bozukluğu olan çocuklarımızın aileleri ile karne töreninde vedalaşırken tatilde lütfen bol bol oyun oynayın dediğimde velilerimin çoğu ne demek istediğime dair bir fikre sahipti. Peki ya diğer çocukların aileleri öğretmenleri, terapistleri veya doktorlarından aynı cümleyi işittiklerinde ”Oyun ama nasıl bir oyun? Hocam sizinle oynuyor ama bizimle oynamıyor, çok uğraşıyoruz olmuyor.” soruları ve cümleleri ile baş başa kalıyoruz.
Kendi velilerime tüm toplantılarımız ve bireysel görüşmelerimizde oyunları nasıl oynadığımızı, oyun oynarken çocuklarının oyuna nasıl dahil olduğunu ve çocuklarının ne tür oyunlardan hoşlandığını detaylandırarak anlatıyor çocuklarının ilgileri, becerileri, duyusal sorunları hakkında bilgi veriyorum.
Bu yıl okulda ailelere özellikle iletişim becerilerinin geliştirilmesinde oyun eğitimi verirken şunu farkettim ki velilerimiz oyunun öneminin farkında değil. Otizm ve duyusal işleme bozukluğuna sahip çocuklarının oyun oynamayı reddettiğini yada sadece bireysel oyun oynadığını düşünüyorlardı. İkinci tespitim ise çocuklarının kendilerine tercihlerini, gereksinimlerini ve hassasiyetlerini belirtemediğini ve ifade edemediğini düşünüyor olmalarıydı. Bu beni en çok şaşırtan şey oldu. Oysaki otizm, duyusal işleme bozukluğuna sahip çocuklar ve yetişkinler konuşma becerisine sahip olmasalar bile tecih bildirebilir, gereksinimlerini ve hassasiyetlerini ifade ederler. Aileler bu durumu çocuğum otizmli diyerek aslında pek çok noktayı göz ardı ediyor, kaçırıyor.
Eğer Miraç oyun sırasında yüksek seslerden hoşlanmıyor ve kulaklarını kapatıyorsa bunu bilirsiniz. Böyle anlarda elleri kulaklarında dans etmek istemiyor yada grup oyunu oynayıp şarkı söyleyen çocuklara katılmayı reddediyorsa onu istediğiniz şeyi yapabilmeye ikna etmek kolaydır demiyoruz ama çaba ile aşılabilir. Oyuncakları amacına uygun kullanmayı reddediyor ve kendi oyun düzeninde ısrarcı oluyorsa çabalarımız sonuç vermiyorsa? Peki ne tür bir çabadan bahsediyoruz? Öncelikle şunları gözden geçirin;
- çocuğumu telaşlandıran bir şey var mı? Bu telaş duygusunu ona yaşatan şey nedir ve bu duyguyu başka bir duygu yenebilir mi?
- çevrede çocuğumu tetikleyen bir şey var mı? Bu etkeni değiştirebilir miyim ?
- duygusal hali nedir ve onu sakinleştirmek kaygısını azaltmak için ne yapabilirim?
- bir şeyleri azaltarak, düzenleyerek, bastırarak, görmezden gelerek hassasiyeti ile başa çıkmasına yardımcı olabilir miyim ?
- onu sakinleştirecek bir şeye odaklanmasına yardımcı olmak veya çocuğumun dikkatini endişesinden başka yöne çevirmek daha mı faydalı olur?
- beslenme düzeninde onu rahatsız eden bir şeyler varsa bunu nasıl yeniden planlayabilirim?
Tüm bunların oyunla ne alakası var diye düşünmediğinizi ve bu satırları okurken bunlar zaten çocuğumun hayatını etkileyen genel sorunlar dediğinizi biliyorum. Kısacası size çocuğunuzu bir kere daha tekrar gözlemlemenizi öneriyoruz. Bunu neden yapmanızı istiyoruz çünkü önce kendinizi düşünün. Araba sürüyorsunuz bir anda uzun farlarını yakıp yakıp söndüren ve görme yetinizi devre dışı bırakan,paniklemenize neden olan karşıdan gelen arabanın ışığının odaklanmanızı nasıl etkilediğini hatırlayın. İş yerinizde mühim bir evrak hazırlarken bangır bangır geçen bir şeçim arabası uzaklaşana kadar nasıl zihninizin devre dışı kaldığını ve hesaplamalarınızın tıkandığını hatırlayın. Sizi uyutmayan saat sesini ve uykuya dalamayışınızı bunun gibi pek çok şey geçirin aklınızdan. Böylece çocuklarınızın sizin hissettiğiniz o uyaran fazlalarının çok daha üst seviyelerini yaşıyor olabileceği ihtimalini göz ardı etmeyin.
Sizi etkileyen duyusal problemli anlarınızı hatırlayın,her zaman önünüzdeki işe veya dinlenmeye odaklanamayı başaramadığınızı, bu durumların üstesinden gelmenin mümkün olmadığı bazı zamanlar geçirdiğinizi anımsayın. Tüm bunları düşündüğünüzde çocuğunuzun gereksinimlerini daha iyi anlayacak ve farklı uyaranlara vermiş olduğu tepkileri hesaba katarak( dokunmaya direnç, aşırı dokunsal temas, sese ışığa duyarlılık, ısırma, kendine vurma gibi) oyun planı oluşturmaya başlayın.
Seminerde öncelikle bu durumları paylaştım çünkü çocuğunuzu tanımak, ilgi ve gereksinimlerine yönelik oyunlar oynamak önemlidir. Dokunmaya direnç gösteren bir çocuk için ilk oyun seçiminizde el ele tutuşarak oynanan bir oyun tercih ederseniz, ısrarcı olursanız hem sizin hem çocuğunuz için yıpratıcı ve yorucu bir yol seçmiş olursunuz. Üstelik bu durum var olan iletişim bağınızın zedelenmesine ve daha çok problem davranışın ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bu durumun önüne geçebilmek için lütfen önce kendi aile üyeleriniz, öğretmenleriniz, terapistleriniz ve duyusal sorunları çözmek konusunda eğitim almış insanlara danışarak oyunlar belirleyin. Bunu yapmanızı istememin bir diğer sebebi ise evde grup oyunlarına katılmayı reddeden bir çocuğun okulda bazı grup oyunlarına keyifle ve istekle katılması durumlarının yaşanmasıdır. Bazen de sizin pek fark etmediğiniz ama çocuğunuzun küçük kardeşinin fark ettiği bir detay oyun stratejileri konusunda aydınlatıcı olabilir.
Evde ailesine çay içirmeyen bardaklardan birbirine çay boşaltmaktan hoşlanan bir öğrencim vardı annesi bu durumu artık çay da içemiyoruz diye anlattığında aslında ona çocuğunun harika bir oyun tercihinde bulunduğundan bahsettim. Önce nasıl yani buna izin mi vermeliyim diye bana garip garip baktı. Bende ona siz çay içerken ona da su ile oynayabileceği kaptan kaba aktarma yapıp keyif alabileceği kolay hazırlanan bir oyun düzeneğinden bahsettim. Böylece sorun olarak görülen bir davranışın olumlu yönlendirme ile nasıl oyuna dönüştüğünü ve bunun ne kadar dikkat toparlayıcı bir oyun etkinliği olduğunu gözleme şansı oldu ailemizin.
Seminerde oyun örnekleri vermeden önce üzerine değindiğim bir diğer nokta ise genellikle çocukların yapamadığı becerileri öğretmek için oyunu tercih eden ailelerin fikirlerini değiştirmekti. Evet pek çok beceriyi geliştirmek için oyun yoluyla öğretim kullanıyoruz ama kaçırılmaması gereken nokta çocuğun güçlü yönlerini fark ederek desteklemek olmalı.
Çeşitliliği kabul edecek olan ilk kişiler bizler olmalıyız yanı aileler, öğretmenler, terapistler. Din, dil, ırk gibi çeşitliliklerin yanı sıra artık dünyamızın yeni bir mücadelesi var nörolojik çeşitliliği kabul etmek. Otizmli bir yetişkin olan Daniel Hawthome kitabında şöyle diyor. ”Anne babalar çocuklarının güçlü yönlerine odaklanıp hayatla başa çıkmaları için bu yönlerini desteklerse daha mutlu bir yaşam süreriz.” Daha mutlu bir yaşam cümlesi bize kapıyı aralayacak olan anahtar. Oyun oynamasını isteyip, oyuna zorlayarak öfke krizlerine soktuğumuz çocuklar var ne yazık ki? Fark etmek ve yanlıştan dönmek önemli. Eğlenmek oyunun en kritik noktası, çocuğu keyif almadığı bir oyuna zorlamanın da bir sınırı var.
Bir sonraki yazımda sizlere oyun sırasında yaşanan olumsuz davranışlarla nasıl mücadele edeceğimizden, çocuklarımızın iletişim becerilerini destekleyen oyunlardan ve duyusal işleme bozukluklarına yönelik oyunlardan örnekler vereceğim ve veli eğitim seminerlerimden örnekler sunacağım.