Bir öğretmen olarak öz eleştiri yazısı yazmak niyetindeyim. Bir çok kez meslektaşlarım ve ailem ile konuşup arayış içine girdiğim bir durumu paylaşmak istiyorum. Özel eğitim öğretmeni olmanın sıkıntılarından ve eğitimde fırsat eşitliğinin sadece mevzuatta kaldığını bir kenara koyarsak bir öğretmen olarak bu karmaşanın neresindeyim sorusunu kendime sorduğumda vicdanen rahat değilim.
Acaba bunları yazan kişi alan mezunu mu yoksa sonradan sertifikalarla özel eğitimci olan biri mi diye sorduğunuzu farz ederek cevap vereyim alan mezunuyum. Peki günümüzde alan mezunu olmak yetiyor mu ? Elbette hayır. Nasıl ki aileler çocukları için eğitim saatlerinin ve içeriklerinin yetersiz olduğunu düşünüyorsa ben de aynı şekilde alandaki ders içerik ve saatlerin düzenlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Üstelik mezun olduğumuzda yeterli bilgi, donanım ve tecrübeye sahip olmamanın tüm dez avantajlarını yaşıyorken üniversitelerin kesinlikle uygulama okulları olmalı fikrimizde ne kadar haklı olduğumuzu bir kere daha anladık. Her üniversite için geçerli değil bu dediğinizi duyar gibiyim. Kastım mezun olup bir sınıfım olduğunda daha önce pek çok çocuğa ders verip, staj yapıp,rehabilitasyon deneyimlerimiz olduğu halde ” Şimdi ne yapmalıyım ?”sorusunu sorduğum gibi pek çok farklı üniversiten arkadaşım da aynı soruyu kendine sordu. Öğrencilik yıllarımızda gerçekten çok yüzeysel bir şekilde işin teknik kısmına dair eğitimler aldık. Düşünün ki otizm seçmeli ders olarak veriliyordu. Biz mezun olduğumuzda otizm dersi almamış arkadaşlarımız itina ile otizm sınıfları olan okulları araştırıyor ve oralara tayin olmamak için atama listelerine yazmıyordu. Bir özel eğitim öğretmenine otizm kelimesinin bu kadar yabancı ve ürkütücü geldiği o mistik zamanlardan bahsediyorum. Peki şimdi ne değişti? Otizm bu kadar yaygınken hala pek çok okulda seçmeli dersken pek çok üniversite son sınıf öğrencisi ya otizm sınıfı olan bir okula gidersem kaygısı taşıyor. Kaygı dediğim için beni deli gibi eleştirmek istiyor olabilirsiniz fakat ben otizm sınıflarını araştırmış ve atama tercihlerine otizm sınıfı varolan okuldan başka okul yazmamış biri olarak arkadaşlarımı iyice anlamanızı istiyorum. Yetersiz bilgi ve yetersiz tecrübe kaygıyı getiriyor. Üniversitede öğrenilen ile MEB çalışma sitili bir biri ile uyuşmuyor.
Gelelim derdimin ne olduğuna. Günümüzde otizmle ilgili pek çok kaynak ve kitap var demeyin. Üzülerek söylemeliyim ki ülkemizde bu konuda sandığınız gibi çok ulaşılabilir kaynak yok ve neden pek çok kitabın hala çevirisinin yapılmadığına da hayret ediyorum. İnsanın kendini geliştirme isteğine ket vuran bir durum var.Üniversitelerin bu konudaki çalışmaları takdire şayan çünkü sizi müthiş bir ticari çarkın içerisinde un gibi öğütüyorlar. Özel eğitimde akademisyen eksiği olduğu gibi var olan akademisyenler de tüm bilgi ve donanımlarını sınırlı sayıda insan ile paylaşarak adeta ticari bir boyuta yönelmişler. Yani ben şunu söylemeye çalışıyorum; eğer yeni bir şeyler öğrenmek, kendinizi geliştirmek isterseniz sadece sertifika almak için bir miktar para ödemek ( işin maddi boyutu inanın umrumda değil), dinleyici konumunda kalarak böyle olmalı şöyle olmalı sözleri dinleyip, iki üç video izleyip(tabi bu iyi hali çocuğun bunun öncesinde neler çektik biz hikayeleri de dinliyorsunuz), adınızın yazdığı bir sertifika ile evinize dönüyorsunuz. Okulunuzda ve sınıfınızda bu sertifikayı hayata geçirecek teknik bilgiye sahip, tecrübeye sahip olmadığınızdan ama bizde şu materyaller yok, bu bilmem ne yok gibi bahaneler ile kendinizi avutuyorsunuz. Bir kaç hafta deniyor sonra nasıl müdahale etmeniz gerektiğini bilmediğiniz anların esiri olup bildiğiniz gibi devam ediyorsunuz. Üstelik her zaman bu eğitim faaliyetlerine katılmamız mümkün olmuyor. Bulunduğunuz coğrafyaya uzak yerlerde yapılan eğitimlere katılmanın hem zaman hem maddi imkan olarak eş zamanlı uyum içerisinde olması gerekiyor ki katılım sağlayabilesiniz.
Yıllarca özel eğitim ile alakalı pek çok makaleyi okudum, araştırmayı takip ettim,çevirisi yapılan tüm kitapları çıktığı gibi alıp okudum, bulamadığım kitaplar için yayın evlerine telefonlar ettim, yetersiz ingilizcem ile yabancı kaynaklara ulaştım ve çeviriler yaptırarak dehşete düştüm. Bir arkadaşımızın okul için yaptığı proje ile gittiğimiz yabancı ülkelerde okullar gezdik ve eğitim sistemlerinin yanı sıra o ülkedeki engelli bireylerin yaşam kalitelerini artırmak için yapılmış düzenlemeleri de gördük. Şimdi tüm bunlardan sonra kendime soruyorum her şeyden biraz bilerek ben nereye kadar gidebilirim? Üstelik doğru bildiğimize inandığımız ve ülkemizde yaygın olarak kullanılan bazı yöntemlerin tamamen çocuk odaklı gittiğini, öğretmenin lider olmadığını ve bunun gibi pek çok şeyi fark ettiğinizde peki ya şimdi ne olacak soruları?
Bir çok velimden,meslektaşlarımdan,ailem ve yakın dostlarımdan övgü dolu mesajlar almak beni sevindirip mutlu etmiyor. Belkide x yöntemini tecrübe etmiş bu konudaki bilgimi yaşayarak öğrenmiş olsaydım x öğrencim iletişim becerileri daha kuvvetli daha sosyal olacaktı. Ben UDA’yı etkin ve verimli bir şekilde kullanabilseydim yine x öğrencimin varolan davranış problemlerini onu daha az strese sokarak azaltmış veya ortadan kaldırmış olacak, daha mutlu bir çocuğa yeni beceriler kazandırıyor olacaktım. Bazen gerçekten bir iki yıl ara verip bildiğim ve yeterliliğine inandığım bir iki hocanın gönüllü kölesi olmak ama bu işi ehlinden öğrenmek istiyorum. En azından yahu ben şu alanda iyi ve yeterliyim,donanımlıyım diyebilmek istiyorum. Ulaşamadığım kaynakları sonunda kana kana içmek istiyorum.
Geçenlerde katıldığım bir seminerde tamamen okuduklarımdan yola çıkarak doğru uyguladığım bir yöntemi görüp içimden çığlık basıp doğru yoldaymışım bak yarım da olsa sezgilerime güvenip başarmışım dedim ve ruh durumum bir anda tersine döndü kendimi çaresiz hissettim. Sevindiğim şey bu olmamalıydı. Eğitim materyalleri hazırlamak, saatlerimi bilgisayar başında acaba şunun için neler hazırlayabilirim, bu yaş grubuna alternatif iletişim becerileri kazandırılıyor mu sorularına cevaplar aramak beni kaliteli bir eğitimci yapmıyor. Senkronize olamayan çocuk kitabını okuduğumda öğrencimin farklı bir beyin kas ilişkisi olduğunu keşfedip etkinlik öncesi kitapta önerilen uygulamaları yaptığımda daha sakin ve rahatlamış, mutlu bir çocuk gördüğümde de ağlamak istedim. Evet öğretmen olarak her şeyi bilmek zorunda değiliz ama bu kadar az bilmek beni etik değerleri sorgulatmaya itiyor. Daha fazla ne yapabilirim ve ne yapmalıyım?
Hemen hemen hepiniz ailemin bana yaptığı baskıyı yapıp ”Neden yüksek lisans yapmıyorsun?” sorusunu yöneltiyorsunuz. Ben derdimi çok iyi anlattığımı düşünüyordum oysa, özel eğitim ve üniversiteler çürük tahtaya basarak ilerlemek gibi. Akademisyenler arası çatışmalar birinin evet dediğine öbürünün yahu olur mu öyle şey böyle olmalı dediği yerlerden bahsediyoruz.
Akademisyen olmak için canla başla çalışan arkadaşlarımın çabalarını ve emeklerini hiçe sayanları gördükçe akademisyen olmak sadece evrak yükü gibi geliyor. Belki bunu söylediğim için beni kınayanlar olacaktır, emeği değer bulan ve emeğe saygı gösteren herkesi tenzih ediyorum.
İnanın bana pek çok arkadaşım da benim ile aynı duygu ve düşünceleri paylaşıyordur. Sınıfının kapısını kapatıp derse başladığında aynı yerden vuruyordur bizi vicdanlarımız. Her iyi gelişmede yüreğimiz mutluluk doluyken bir yanımız kan ağlıyordur eksik taraflarımız, bilmeden yaptıklarımız için.
Bazen daha farklı alanlara yönelmek istiyorum öğretmenliği bırakıp otizmli çocuklar için çocuk edebiyatı projelerimi mi hayata geçirsem, belediyelere baskı yapıp, ortak çalışıp aktivite merkezleri açılması için STK’lar ile mı çalışsam vicdanen daha rahat olurum ve daha çok işe yaradığımı, verimli olduğumu hissederim diyorum. İster bir iç dökümü deyin ister öz eleştiri. Sizin de bu konudaki fikirlerinizi almak isterim neler yapabiliriz yada neler yapıyorsunuz?
ALAN MEZUNU MU SERTİFAKILI MISINIZ SORUSUNU SORMADIĞIMIZ ZAMAN BELKİ BİŞEYLER YAPMAK İÇİN ADIM ATMIŞ OLACAĞIZ.MAALESEF ÜNİVERSİTELER ÖĞRETMEN YETİŞTİRME KONUSUNDA YETERSİZ BİZE SINIF ÖĞRETMENİYKEN DOĞUDA ÜCRA BİR KÖYDE BİRLEŞTİRİLMİŞ SINIFTA NASIL BİR EĞİTİM ÖĞRETİM BİZİ BEKLİYOR ANLATILMA YAŞAYARAK ÖĞRENDİK ÖZEL EĞİTİME GELİNCE MAALESEF OÇEMLERDEN İLK UZAK DURAN ALAN MEZUNLARI OTİZMLİ ÇOCUKLARIN ZORLUKLARINI BİLDİKLERİ İÇİN UZAK DURUYORLAR SINIFÇILARDA BİLMEDİKLERİ İÇİN SUDAN ÇIKMIŞ BALIK GİBİ Bİ ORTAMDA BULUYOR KENDİNİ .BU ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPABİLİRİM DİYENLER(MAALESEF AZINLIKTIR) Bİ ŞEYLER VERİYOR.DİĞERLERİ BOYAMA ÇİZGİ ÇALIŞMALARI GİBİ ETKİNLİKLERLE GEÇİRİYOR ZAMANI HATTA OKUYUPTA PROFOSÖR MÜ OLACAK DİYENLER BİLE VAR.BEN BU KONUDA WEBTE EN BÜYÜK YARDIMI TOHUMOTİZMPORTALINDA GÖRDÜM.MAALESEF MADDİ GELİR ELDE EDİLDİĞİ İÇİN ÖZEL EĞİTİMLE İLGİLİ DOKÜMAN BULMAK ÇOK ZOR(BİL HASSA DİL TERAPİSTİ KONUSUNDA) BU ARADA DENİZ SEYHAN VE ENGİN GÜNEYİ DE ES GEÇMEYEYİM ONLARDA DA PAYLAŞMIŞ BLOĞUNDA VE FACEBOOKTA.SİZİ DE PİNTERESTTE BULDUM RAST GELE ARAMA YAPARKEN.BENCE SINIF ALAN MEZUNU MEVZUĞUNDAN ÇOK BU ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPABİLİRİZ OLMALI.ALANINA SAHİP ÇIKANLARI DA SAYGIYLA SELAMLIYORUM AMA ONLARIDA OÇEMLERDE GÖRMEK İSTERİZ
Yukarıda yazmış olduğunuz duygu ve düşüncelere tamamen yürekten katılıyorum. İnanın özel eğitim hakkında o kadar eksiklerimiz var ki. Katıldığımız bir çok kurs ,seminer ve toplantılar da teorik bilgiler den öteye maalesef geçemiyoruz. Bu çocuklarımızla ilgili Milli Eğitim Bakanlığının düzenlemiş olduğu kaynaklar maalesef çok yetersiz. İnanın bir çok vaktimi sizin de bahsettiğiniz gibi çocuğa özel çalışmalar yaparak geçiriyorum. Kendi materyallerimi kendim yapıyorum. Çünkü çoğu kaynaklar ticari amaçlı ve bir çok eksikleri var. İnternetten yabancı bir çok siteleri incelediğimde ve karşılaştırdığım da o kadar çok eksiklerimiz var ki .
İnanın bu düşündüklerinizin her birini çoğu zaman yaşıyorum ve kendimi o kadar yetersiz hissediyorum ki. Resmen yazdıklarınızı okurken evet bu benim beni anlatıyor dedim. Bence önce tabandan bir şeyleri değiştirmek lazım. Özellikle özel eğitim alanında çıkmış yasaları bire bir hayatada geçirmek lazım. Ne yapılabilir başka bilmiyorum. Ama bu vicdanla ve bu yetersizlik duygusundan çok rahatsızım.