Okulun ilk haftalarında aileleri sık sık okulda görüp onların çocuklarına ve etraflarındaki insanlara davranışlarını gözlemleme şansımız daha çok oluyor. Bugün de öyle bir gündü ve pek çok velimiz çocuğu ile okuldaydı. Gözlem yaparken fark ettiğim şeylerden biri ailelerin çocuklarının davranışlarına aşırı müdahalesiydi. Sevgili velilerimiz sanırım ”davranış değiştirme” konusunda eksik vaya yanlış bilgilendirmeye sahipler. Bu durum aslında sadece velilerimize değil kendimize de yapacağımız bir öz eleştiri çünkü özel eğitim öğretmenliği okuyan veya bu alanda çalışan insanların akademik hayatlarındaki giriş cümlesidir ” Önce aile eğitimi sonra çocuğa özel eğitim.”
Demek ki bir şeyleri eksik yapıyoruz ve ya hatalı. Yani okullarımızda aile eğitim seminerleri verirken hep şu üç konu üzerinde dönüp dolaşıldığından diğer konulara ayrılan süre kısıtlı veya hiç olmuyor ” kavram öğretimi, öz bakım becerileri, sağlık problemleri ”. Özellikle çalıştığım devlet okulunda bu üç kalıbın dışına çıktığımızı belirtmek isterim. Aile ve çocukların yasal hakları, doğru ilaç kullanımı, iletişim becerilerine giriş gibi bir kaç farklı konuda da aile eğitimi yapıldı. Hiç yoktan iyidir değil mi?
Demem o ki aslında öncelikli olması gereken aile eğitim konuları çocukla iletişim ve en çok da güvenli bağlanma için oyun oynama becerileri olmalı. Özellikle otizmli çocukların aileleri için bu eğitimlerin çok faydalı olacağını düşünüyorum. Sadece iletişim becerileri kazandırma bile başlı başına dört beş ana başlığa ayrılarak eğitim konusu olabilir . Ve oyun, pek çok aile oyunun kıymetini anlamıyor veya iş yükünün arasında oyun oynama fırsatının olmadığını söyleyip bu konudaki tüm uyarıları kulak ardı ediyor. Yani bu iki konu aile eğitimlerinde büyük bir paya sahip olmalı.
Neden mi bu kadar önemli olduğunu düşünüyorum en basiti bugün tercih bildirmek isteyen bir çocuğun önünü keserek ”Hayır onunla oynama bununla oyna. Onu sevmezsin sen bunu ye. O tişörtü bırak bunu giyeceksin.” gibi cümleler kuran veliler gördüm. Yani çocuğu tercih bildirdiği halde tercihlerini önemsemeyen yada onun tercih bildirmesini önden kesip düşüncesizce onun adına karar veren velilerimiz çoğunlukta. Sonra bize gelip ”Hocam bir konuşup derdini, ne istediğini anlatsa başka bir şey istemem.” cümlesini tüm içteğinliğiyle söylediğine tüm samimiyetimizle inandığımız velilerimiz var ve ben o zaman şunu düşünüyorum eksik/ yanlış bilgilendirme var veya hiç olmasını istemediğim, sorumluluk almayı reddedip öğretmen veya diğer uzmanlardan sihirli değenek bekleyen velilerimiz var.
Sadece bu değil çocuğunun yanında onun hakkında olumsuz konuşan pek çok anne baba görüyoruz. Otizmli çocukların kendi halinde olmasına alışmış aileler zaten bizi dinlemiyor, şuan bizimle ilgilenmiyor diye düşünüp çocuk hakkında tüm düşüncelerini söylüyorlar. Bazı aileler ise sanki eğitimin çocuklarını oyalamak ve sakin kalması için her tür çabayı göstermek olduğu kanısındalar. Yada tam tersi doktor dedi ki ile başlayıp yanlış anlaşılan cümlelerin sonucu olan çocuğu her defasında öfke nöbetine sokan, zorlamanın sınırını bulamamış çocuğun öz saygısını ve psikolojisini tüm insanların içinde zora sokan davranışlarda bulunuyorlar.
Velilerimize çocuklarının tanı almalarının onlara bazı hakları vermediğini anlatmamız gerektiğini düşündüm. Çocuğun hayatında çok önemli bir parça olan anne babalar ve yakın akrabalar çocuğun hayatının yalnızca eşlik edicisi, rehberi, güven duyduğu sevdikleri olabilirler hayatının her anına ve nasıl yaşamasına gerektiğine hatta hangi çikolatayı sevip sevemeyeceğine karar veren kişi konumunda olamazlar. Çocuklar ve yetişkinler engelli olsalar dahi kendi kararlarını alabilir, tercih bildirebilir ve kendine ait yaşam tarzı oluşturabilir. Bu beceriyi onlara küçük yaşta kazandıramazsak mutsuz, hırçın, daima birilerine bağımlı yaşayan bireyler olmasına neden oluruz. Hiç birimiz bunu istemeyiz peki öyleyse neden böyle davranmayı seçiyoruz?
Oyunun önemini kavramayan ailelerin özellikle küçük yaştaki çocukları için ne kadar önemli olduğunu fark etmeyen ailelerin ise şunu bilmeye ihtiyacı var sadece yirmi dakikalık bir oyun bile hem sizin hem de çocuğunuzun hayatını kolaylaştırıp düzene sokacak ve belkide gergin, öfke dolu anların azalmasını sağlayacak. Oyun sadece araba sürmek, bebek uyutmak, top yuvarlamak değildir. Çocuğunuzun ilgi alanına giren her şey oyuna dönüşebilir. Plastik bir kap, sesini sevdiği anahtarlık, parlak olmasından bakmaya doyamadığı kağıt parçası her şey oyun için araç olabilir. Önemli olan bunu oyuna nasıl dönüştüreceğinizi fark etmek yaratıcı olmaktır. Oyun pek çok davranışı ortadan kaldırır, alt ıslatma, tırnak yeme, dokunmaya izin vermeme, arkadaş olmayı reddetme, konuşmada gerilik gibi sayamayacağımız pek çok sorunun çözümünde büyük bir yardımcıdır.
Aile eğitiminin büyük bir parçasının bu konularda olması gerektiğini düşünüyorum çünkü güvensiz, mutsuz çocuklar ve yetişkinler görmek onları bu şekilde sınıflarımızdan mezun etmek istemem. Tüm okullarda ve kurumlarda bu konularla ilgilenen bir çok uzamanın birleşerek oluşturacağı eğitimlerin ailelere faydalı olacağını düşünüyorum.
Bir de şu var ki pek çok öğretmen arkadaşım sadece slayttan yazıları okuyarak sunum yapıyor. Veliler hep dinleyici veya soru soran konumundan sıkıldıkları ve aynı şeyleri dinledikleri için sıkıcı buldukları bu eğitimlere katılmayı reddediyorlar. Haklı değiller mi sadece dinleyici konumunda olmak biz öğretmenlerin aldığı seminerlerde de sıkıcı bulduğumuz bir şey değil mi? Aile eğitimlerinde drama veya pek çok başka yöntem kullanarak aileleri de bu sunumun bir parçası yapabiliriz. Oyun oynama becerisini velilerimize kazandırırken onlarla oyun oynayıp keyifli anlar yaşayabiliriz. İletişim becerilerini çocuklara nasıl kazandıracağımız anlatırken bizi çocuğuymuş gibi düşünmesini isteyip bize yönerge vermesini isteyebiliriz. Yani yaparak yaşayarak öğrenme sadece çocukların değil velilerin de hakkı.